TellMe_web_banner_slide4
TellMe_web_banner_slide2
TellMe_web_banner_slide3

Bana Bir Hikaye Anlat

Ekonomide sanayi sonrası (post-industrial) felsefede modernizm sonrası (post-modern), toplumsal alanda ise hakikat sonrası (post-truth) sıfatlarıyla tanımladığımız; adı konmamış bir geçiş döneminde, bir ‘sonra’da yaşıyoruz. Yanısıra her gün yüzleşmek zorunda kaldığımız iklim krizi, yollara dökülmüş mülteciler, can çekişen doğa, salgın hastalıklar, bitmeyen savaşlar ve katmerlenerek büyüyen eşitsizlikler insanlığı beklemediği ve hak etmediği bir distopyaya sürüklüyor.

Bütün bunlara çözüm olarak öne sürülen neoliberal reçeteler ise, bizi toplumsal varlık olan insan’dan, kendi bencil dünyasına sıkışmış bireye dönüştürüyor ve durağan değerlerin, devamlılığını koruyan anlamların, zor elde edilmiş bir derin amacın yerine, kısa ömürlü eğlentiyi ve hızlı tüketim ilkesini yerleştiriyor.

Bu zihinsel yapı bizi hoşlanmadığımız gerçekliği inkar etmeye, sadece beklentimize uygun bulduğumuz gerçekliği kabul etmeye hazırlıyor. Bireyci, derin düşünemeyen ve yaşamında anlam bulamayan çağın insanı, ruhuna iyi geleceğine inandığı hikayeleri fazla sorgulamadan kabul etmeye başlıyor. Ve bu hikayeler tekrarlanarak bizim gerçekliğimizi, dünyamızı oluşturmaya başlıyor.

“Bana Bir Hikaye Anlat” albümü bu varoluş krizinin üzerine yansıttığı ışıkla kendini sorgulamayı, eskiden yazılmış ve oynanmış hikayelerle yüzleşmeyi ve yaşamın sorumluluğunu almayı öneriyor.

Yaşadığımız dünya giderek yeniden üretilmiş filmik ve fotografik görüntülerine dönüşmekte ve bu görüntüleri bize aktaran medyalar bizim bunları nasıl algılayacağımıza karar vermekteler. Sanal görüntüler dünyanın gerçek görüntüsünün yerini alırken, bizim gerçeklik ile olan bağlarımızı da yok ediyorlar. ‘’Bana bir hikaye anlat’’ evde notlarımın üstünden geçerken, Baudillard’ın bu cümlesine rast gelmemle başladı.

Bir tarafta teknoloji ve sosyal medyayı hızla geliştiren dev şirketler. Diğer tarafta evine kapanmış ve ekranlar karşısında saatlerini geçiren izole insanlar. Birileri hikayeler anlatmayı seviyor diğerleri de bu hikayeleri dinlemeyi ve onlara inanmayı seviyor.

İnsanları evlerine kapatıp hikayeleri dinleyen bencil tüketicilere nasıl dönüştürdüler: Sinemaya gitme Netflix, İbadete gitme dualarını evrene gönder, konsere gitme Spotify, seyahat edeceksen Google Earth, Spor hocanla online çalış, Yemeklerini yemek sepetinden ısmarla, İşyerine gitme internetten bağlan…flört etmek istiyorsan duygusal YZ robotları ile takıl. Ve diziler, diziler, diziler..yerlisi yabancısı. Her gün zihinlere format atılıyor..İyiler kötüler, dostlar düşmanlar, güzeller çirkinler, başarılılar başarısızlar….doğadan ve yaşamdan koptuk.

Fit ol, sağlıklı ol, spor yap, diyet yap, ekran karşısında otur, internetten siparişlerini organize et. Güvenlikçilerin koruduğu sitende hayatın keyfini çıkar. Sosyal konular ile ilgilenme, çok canın çekerse iki mesajı arkadaşlarına forward et. Küresel kapitalizmin uzun soluklu çalışması sonunda, sosyal bir varlık olan insan, hisleri, duyguları alınmış bencil bir tüketiciye dönüştü.

Artık yüzeyseliz, her şeyimizi arama motorları ile hallediyoruz. Okumak araştırmak bizi sıkıyor, hatta fazla düşünmek bile istemiyoruz. Küresel kapitalizm arama motorlarına YZ’yı dahil ediyor: Deepseek, Grok, Chatgpt artık bizim yerimize düşünüyor ve kararları veriyor. Peki onların algoritmaları kimler tarafından neyi hedefleyerek yazılıyor? 

Dünyaya egemen Amerikan pop kültürü durağan değerler, devamlılığını koruyan anlamlar ve zor elde edilmiş bir derin amacın yerine, kısa ömürlü eğlentiyi ve hızlı tüketim ilkesini koymayı başardı. Bencil ve yaşamında anlam bulamayan çağın insanı, ruhuna iyi geleceğine inandığı hikayeleri, inşa edilmiş gerçeklikleri, fazla sorgulamadan içselleştiriyor. Zira kuşatılmış zihinler kavramlar ya da nesneler üzerine düşünmek yerine, onları kuru bir biçimde, oldukları gibi anlama ve alma eğilimine giriyorlar. 

‘’Bana bir hikaye anlat’’ bir çözüm önerisi getirmiyor, sanatçının işi bu değil. Sadece farkındalığa davet ediyor, zihnimizi saran inşa edilmiş gerçekliklerle yüzleşmeyi öneriyor.  

Bu kitap için bir senaryo yazıldı, çünkü ben de bir hikaye anlatıyorum. Bu bir eve dönüş hikayesi. Ancak yolculuk kolay değil, başınıza kazalar geliyor, yollar engebelerle dolu ve sizi vazgeçirmek için her şeyi göze alacak insanlar çıkıyor karşınıza. Bu uzun yolculuğun sonunda neyi kaybedeceğinizi biliyorsunuz, ancak kazanacaklarınızın garantisi yok.

Kahramanımız yolculuğa kendine ve insanlığa karşı işlediği suçun bilincinde olmadan başlıyor, ilerledikçe yavaş yavaş kendi özüne ve evine dönmeyi hatırlıyor.

‘’Varoluş nedenimiz olan insanlığı yüceltmeyi unuttuk; vicdanımız kadar, yaşadığımız evrenin acısını içimizde taşıyabildiğimiz kadar insan olduğumuzu unuttuk. Uyanmanın, unuttuklarımızı hatırlamanın, yeniden insan olmanın zamanı geldi de geçiyor. Gerçekliğin ışığının içimize girmesine fırsat vereceğiz’’ cümleleri dökülüyor ağzından, kiminle konuştuğunu bilmeden. 

Bize dayatılan anlamları değil, duyguları , doğadan yükselen ifadeleri önemsemeliyiz diyor birden. Bir zamanlar ‘’İnsanın ifadesi doğaldı, sanatsal nitelikliydi; kasıt yoktu. İzlenimin kaynağını sanalda değil, yeniden ifadelerde duygularda aramalıyız. Anlamın, inşa edilmiş gerçekliğin dört duvarını yıkmalıyız’’ diye ekliyor. 

Peki bunlar nasıl olacak diye düşünürken iç sesi ona cevap veriyor: ‘’Her şey bir kişinin kararlılığıyla başlayabilir ve değişimin önü açılabilir. Değişimin belirtisi sende değil, seni izleyenlerde saptanacak.’’ Yolculuğun sonunda aslında bir yere gitmediğini kendine vardığını anlıyor ve ruhun ölümsüzlüğüne kavuşuyor. Özetle hikayemde herkesin bir gün kendi yolculuğuna çıkmasını diliyorum.

Fotoğraflarımda zaman ve mekan belirsiz, ülke şehir yok, insan yok gibi. Amaç izleyicinin önyargılarını ve zihin filtrelerini devre dışı bırakmak; Zira insan zihni tanıdığı bir unsur ile bağlantı kurduğunda onunla ilgili biriktirdiği yargıları, hatıraları bilinçsizce devreye sokuyor. Fazla düşünmeden kararını veriyor kestirip atıyor.

Doğa, antik kentler, antik dönem heykeller, zamansız objeler kullanıyorum sıkça. Bunlar sabırsızlık, acelecilik, hızlı tüketim gibi kavramların karşısında dikilen ve bizi düşünmeye sevk eden unsurlar.

Format olarak diptik, yani ikili sunum biçimini benimsedim bu çalışmada. Bunlar bazen tek sayfada yer alıyor, bazen karşılıklı 2 sayfaya yayılıyor. 

Dünyada her şeyin fotoğrafı çekiliyor, bugün instagram’da gördüğünüz bir fotoğrafı yarın başka bir ortamda görebilirsiniz, ya da o fotoğrafın fiziki öznesi ile karşılaşabilirsiniz; özgünlük kalmadı gibi. Ama diptik fotoğrafı, yani bir çerçevenin içinde yan yana gelmiş iki fotoğrafı bir tek benim kitabımda görebilirsiniz. Süreç nasıl işliyor: bir şey ifade etmek istiyorum, o ifadenin bir fotoğrafını buluyorum, sonra ifadeyi güçlendirecek ikinci fotoğrafı aramaya başlıyorum. Bu bazen 5 dakikada halloluyor, bazen günler süren arşiv çalışması gerektirebiliyor. Hatta bazen makineyi alıp tekrar çekime gitmek zorunda kalıyorum. Bu çok zor bir çalışma, ancak ortaya çıkan esere özgünlük kazandırıyor, çelişkiler ve ifadeler güçleniyor. Diğer taraftan diptik format izleyiciyi sanatsal üretimin içine dahil ediyor. İzleyici önce sol fotoğrafa bakıyor, sonra sağ fotoğrafa bakıyor, sonrasında bilinçli ya da bilinçsizce iki fotoğrafa birlikte bakıyor ve üçüncü seviyede okumaya geçiyor.. İşte o anda her bir fotoğrafa tek tek baktığında gördüğünden farklı bir şey görmeye başlıyor. O anda görülen ise her izleyici için farklı oluyor, zira o yorum kişinin öznel birikimlerinin sonucu. 

Özetle fotoğraflarım herkese açık olan görünürü aktarmıyor, görünmeyen ile ilgili ipuçları veriyor; düşünmeye ve sorular sormaya davet ediyor..

Rıza Erdeğirmenci

Web-diptikler-01
Web-diptikler-02
Web-diptikler-03
Web-diptikler-04
Web-diptikler-05
Web-diptikler-06
Web-diptikler-07
Web-diptikler-08
Web-diptikler-09
Web-diptikler-10
Web-diptikler-11
Web-diptikler-12
Web-diptikler-13
Web-diptikler-14
Web-diptikler-15
Web-diptikler-16
Web-diptikler-17
Web-diptikler-18
Web-diptikler-19
Web-diptikler-20
Web-diptikler-21
Web-diptikler-22
Web-diptikler-23
Web-diptikler-24
Web-diptikler-25
Web-diptikler-26
Web-diptikler-27
Web-diptikler-28
Web-diptikler-29
Web-diptikler-30
previous arrow
next arrow
diptikler-01
diptikler-02
diptikler-03
diptikler-04
diptikler-05
diptikler-06
diptikler-07
diptikler-08
diptikler-09
diptikler-10
diptikler-11
diptikler-12
diptikler-13
diptikler-14
diptikler-15
diptikler-16
diptikler-17
diptikler-18
diptikler-19
diptikler-20
diptikler-21
diptikler-22
diptikler-23
diptikler-24
diptikler-25
diptikler-26
diptikler-27
diptikler-28
diptikler-29
diptikler-30
previous arrow
next arrow
 

Rıza Erdeğirmenci

İstanbul’da doğan Erdeğirmenci, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra üniversite eğitimi için Fransa’ya gitti. ‘Ekonomik modelleme’ üzerine yüksek lisans ve ‘Finans sektöründe pazarlama yönetimi’ üzerine doktora yaptı.

Rennes ve İstanbul Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı; çeşitli dergi ve gazetelerde araştırmaları, makaleleri yayımlandı.

Şişe Cam Holding , İnterbank, Lapis Holding, Pacha Tours, Gaat Tekstil şirketlerinde yöneticiklik yapan Erdeğirmenci farklı sektörlerde Yönetim Kurulu Üyesi olarak hizmet verdi.

Yıllarca iş hayatına paralel ilerleyen fotoğraf, kurucularından olduğu ‘Uluslararası Fotoğraf Festivali Fotoistanbul’un hayata geçmesiyle yaşamında öncelik kazandı. Kişisel sergilerin yanısıra, çeşitli karma sergilerde yer aldı. Fotoğraf jürilerinde bulundu, fotoğraf eğitim çalışmaları ve söyleşiler yaptı.

‘Bana Bir Hikaye Anlat’, Rastlantılar, Kaybolan Mahalle ve Lokanta’dan sonra yayımlanan dördüncü fotoğraf kitabı.

www.rizaerdegirmenci.com

Rıza Erdeğirmenci

İstanbul’da doğan Erdeğirmenci, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra üniversite eğitimi için Fransa’ya gitti. ‘Ekonomik modelleme’ üzerine yüksek lisans ve ‘Finans sektöründe pazarlama yönetimi’ üzerine doktora yaptı.

Rennes ve İstanbul Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı; çeşitli dergi ve gazetelerde araştırmaları, makaleleri yayımlandı.

Şişe Cam Holding , İnterbank, Lapis Holding, Pacha Tours, Gaat Tekstil şirketlerinde yöneticiklik yapan Erdeğirmenci farklı sektörlerde Yönetim Kurulu Üyesi olarak hizmet verdi.

Yıllarca iş hayatına paralel ilerleyen fotoğraf, kurucularından olduğu ‘Uluslararası Fotoğraf Festivali Fotoistanbul’un hayata geçmesiyle yaşamında öncelik kazandı. Kişisel sergilerin yanısıra, çeşitli karma sergilerde yer aldı. Fotoğraf jürilerinde bulundu, fotoğraf eğitim çalışmaları ve söyleşiler yaptı.

‘Bana Bir Hikaye Anlat’, Rastlantılar, Kaybolan Mahalle ve Lokanta’dan sonra yayımlanan dördüncü fotoğraf kitabı.

www.rizaerdegirmenci.com

KÜNYE

Levent Behruz anısına, kitabımıza yaptığı katkıdan dolayı 
Milenyum Grup Ltd. Şti.’ne teşekkür ederiz.

Sanat Yönetmeni: Attila Durak
Metin Yazarı: Sencer Aydın
Tasarım ve Dizgi: Abdullah Yaşar
Renk Ayrımı: Ersin İleri
Düzelti: Gamze Döşeyen
Baskı Danışmanı: Levent Kosova

Baskı: Elit Ofset Matbaacılık
Cilt: Acar Basım ve Cilt
Espas Sanat Kuram Yayınları – Hüseyin Yılmaz

Web Sitesi: Hakkı Ceylan

Teşekkür: Erdem İlgi Akter

Kitabımızı Espas Yayınevi Shopier sayfasından online satın alabilirsiniz.

 

Ayrıca D&R, Kitapyurdu, idefix, Amazon TR, İstanbul Kitapçısı / Kültür A.Ş, Kitapsepeti, Bkmkitap, Kitapvadisi, Penguen Kitapevleri web sitelerinden  ve Arter müzesi kitapevi, Robinson Crusoe Salt Beyoğlu ve Galata, Pandora, Homer, İstanbul Kitapçısı, Minoa, Filbooks, Dost Kitapevi mağazalarından temin edebilirsiniz.

İLETİŞİM

Bize iletmek istediğiniz mesajlar için yandaki formu kullanabilirsiniz.